Kayıtlar

Ayılmak

Resim
Gözlerini yumunca hep farklı bir yerde olduğunu hayal etmek! Bir denizin kıyısında Aşılmamış bir dağın ötesinde Sorulmamış soruları İnsanlık varolduğundan beri Duyulmamış notaları Kendine fısıldamak Pembe bir karavanı O çiçekli bisikleti Pervazlarına kuş konmuş Sıcaktan yapış yapış Nemli, boğuk O yazlık evi Bahçesinde bir zeytin ağacı Biraz sardunya ile Yaşlandığın o evi Küçük bir serinlik Seni güz yaprağı gibi savuracak Ama tenini okşayacak Nazlı bir rüzgarı Gözlerini yumunca Yüzüne çisil çisil damlayan yağmur damlaları gibi Hayal etmek Ve bileklerindeki görünmez prangalara Ansızın denk gelip Ayılmak!

Dağılsın Yapraklar

Resim
Ne gül devrindeyiz ne de lale.  Dokunma mücellit!  Şirazesi kaymış yapraklarımı bir araya getirme, dağılsın büsbütün.  Başımı döndüren bu yaşamak derdi, Bir incir kuşu gibi alçaktan süzülsün!  E. A. H.

Kızıma...

Resim
Sana bir çiçeği incitmeden sevmeyi öğreteceğim, Yağmurun altında ıslanmayı,  Kar tanelerine dilini uzatmayı,  Rüzgarda saçlarını dalgalandırmayı öğreteceğim.  Kuşları dinlemeyi,  Atları izlemeyi öğreteceğim.  Ve daha nice canlıyı şefkat ile sevebilmenin yolunu göstereceğim. En büyük korkumuz, kovaladığımız kelebeği gözden kaybetmek olacak,  Ağaçların gövdelerine dokunup, Kabuğunu avuç içinde hissetmeyi, Onun yaşına ve yorgun duruşuna hürmet etmeyi öğreteceğim.  Melodilerimizi seçeceğiz seninle beraber, En sevdiğimiz şarkıyı beraber söyleyip,  Acıklı bir türküde birlikte susacağız.  Ellerimiz değecek belki notalara, Huzur vereceğiz sesimizle insanlara. Toprak kokusunu,  Bebek kokusunu, Ve gülün kokusunu fark etmeni sağlayacağım.  Hayatı güzel kılan ne varsa,  Görmen, duyman, koklaman ve dokunman için elimden geleni yapacağım.  Eski kitapları seveceğiz,  Haznemiz kelimelerle dolup taşacak.  Oturup seninle,  Küçük Prens'in bilge cümlelerini, Martı Jona

Ölüm

Resim
Bu ölümün heybesinde ne var bilmiyorum. Hem gidenler sessiz, hem kalanlar buruk. Sultanların dahi yalnız adı kalıyorken geride, bu dünyanın ne tadı var bilmiyorum. Bir kabirde hayal edeceğimde kendimi, onu bile beceremiyorum. Sonra kalkıp iki rekat namaz kılıyorum. Aklıma düştüğünde ölüm, bakıyorum. Ne kadar da yabancısıyım. Ne kadar uzağım. Her yerim dünya kokuyor. Avuçlarım, yanaklarım, göz kapaklarım.  Ben böylesine dünya olmuşken, dünya böylesine sahte iken ve ölüm hiçbir zaman dur durak bilmezken, halimiz nice olacak merak ediyorum. Biliyoruz ki toprak bizi özlüyor ve yolumuzu gözlüyor. Hayal aleminde kısa bir an için gezebiliyoruz sadece. Belki bir kaç on yıl. Bu ölümün heybesinde ne var bilmiyorum. Ne gidenden ses var ne kalanlar ümitli. E. A. H. 

Senden Başka

Resim
Defterlerim, kitaplarım,  Masamın cılız mumu, Solgun çiçeklerim. Hangi birini taşırdı nasırlı ellerimiz?  Senden başka en çok neyim vardı ki?  Tozlu raflara hapsettim, Dur durak bilmeyen kederlerimizi. Evimin duvarları kimsesiz,  Yüreğimin çatısı delik! Tüm beklentilerimi feda ettim, umarsız. Senden başka en çok neyim vardı ki? E. A. H. 

Çok Sevince

Resim
Gönlümde titreşen sevdan dururken,  Beni hangi cennete yakıştırdın?  Kimsesizliğimin bir adı varsa,  O sensizlikti, duymadın.  Gidişlerin, gizli sırrıydı ruhlarımızın. Tanıdığını zannederdi insan çok sevince. Madem ateşe verecektin,  Neden gülistanlar ektin yüreğime? E. A. H. 

Buldun Beni

Resim
Bir çocuk gülüşüne sığındı avuntularım, Hangi kapının ardında sen yoksan,  Ben onu çaldım.  Hangi yol sana çıkmıyorsa,  Ben onu yürüdüm.  Bir gün ansızın,  Yıldızsız gecelerin sokak lambası, Kurak ağaçların tatlı meyvesi,  Durgun denizlerin sonsuz mavisi oldun.  Ve buldun beni. E.A.H.